Belki hatırlayanlar olacaktır, 2012 yılının başında bu sitedeki yazılarıma “Başlarken” demiştim:

“Yeterince okunacak, izlenecek kitap, site, blog varken neden birisi daha diye sorabilirsiniz. Neden benim bir “blog” yayınladığımı sorgulayabilirsiniz. Belki de yapacak başka işim yoktur, çok fazla boş zamanım vardır!

Ben, çok sevdiğim bir dostumun (sevgili Güler Abla) söylediği gibi “bilgi cimrisi” değilimdir. Tüm bildiklerimi, deneyimlerimi paylaşmaktan büyük mutluluk duyarım. Uzun yıllar uzmanlaştığım iç hastalıkları ve infeksiyon hastalıkları bilim alanları dışında, sağlık eğitimi, sağlıkta kalite, sağlık ekonomisi, sağlık yönetimi, sağlık okuryazarlığı gibi konularda hem ulusal hem de uluslararası deneyimler kazandım. Bu birikimi paylaşmak istiyorum konuya gönül verenlerle. Onlardan öğrenmek istiyorum farklı deneyimleri, yaklaşımları.”

“Eğitim, ekonomi, kalite, yönetim birlikte politikaları belirledikleri ve politikaların bir parçası oldukları için de blogun adı “Sağlık Politikaları Üzerine” oldu.”

Bugün ise “Hoşçakalın” diyorum. Aradan geçen yıllar boyunca 56 yazı yayınlanmış sitede, ikisi misafir yorumculardan olmak üzere. Bu yazılarda sağlık politikaları ile ilgili gelişmeleri, çalışmaları, raporları sizlere sunmaya çalıştım. Değindiğim konulardan bazıları ile ilgili çalışmalar yapıldığını gözlemlemek, uygulamaları izlemek beni mutlu etti. Ancak hala gidilecek uzun bir yol olduğuna inanıyorum tüm dünyada.

Bu site fikrini ilk kez sevgili Murat Hayran (ışıklar içinde yatsın) ile konuşmuş idim. Her zamanki gibi heyecan, zevk ve şevk ile destekledi, tabii. Onun ve Savaş Biçer’in yardımı ile siteyi canlandırdık. Bu arada sevgili dostum sınıf arkadaşım Yücel Tanyeri’den fikir aldım, kendisi çok iyi bir blog yazarı ve fotoğrafçıdır. Daha sonra misafir yorumcular sevgili dostum, kardeşim İskender Sayek ve Metin Çakmakçı katkıda bulundular.

Son dönemlerde kahrımı çekenler ise Hakan Aykent ve Berk Özdemir oldular. Onlar olmasa bu site bugünlere kadar devam edemezdi. Hepsine çok teşekkür ediyorum.

Neden “Dört Mevsimler”? Vivaldi’nin bu eserini ben çok seviyorum. Bazı konuşmalarımda da belirttiğim gibi, bu eseri yaşama benzetiyorum. Bir insanın yaşamında bahar, yaz, sonbahar ve kış vardır. Bazen sıralı olarak, bazen da sıraları karışmış olarak! Aynı dönemleri kurumlarda, ülkelerde ve hatta tüm dünyada izleyebilirsiniz. Örneğin sağlık sistemleri bazı alanlarda ilkbaharı yaşıyor iken, bazı konularda ise ciddi sorunlarla karşı karşıya, yani sonbaharda kışta gördüğümüz sıkıntı günler gibi.

Ben de hiç olmazsa yaşım nedeni ile sonbahara adım attım!

Sitedeki son yazılarımdan birisinde “Yaşlı Doktorlardan” bahsettim. Benim de o gruba girdiğimi belirttim. Bundan sonra biraz daha kendime ve sevdiklerime zaman ayırmaya karar verdim. Onlarla beraber geçen ve geçecek zaman daha kıymetli olmaya başladı. Bu arada yine elimde fotoğraf makinem ile ülkemizi ve dünyayı gezmeye devam edeceğim, göreceğim, öğreneceğim ve resimleyeceğim.

Biliyorum sonbaharda da çok güzel ve renkli günler vardır. Umarım benim bundan sonraki zamanımda renkli ve güzel günlerin sayısı çok olur!

Bu siteyi izleyen tüm değerli okurlarıma en içten sevgi ve saygılarımı sunuyorum.

 

Sağlıkla ve sağlıklı kalın!

H. Erdal Akalın

You might also like